Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) Cumhurbaşkanlığı Seçimi, 19 Ekim 2025 tarihinde gerçekleştirilecek. Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) başvuran sekiz aday, bu kritik seçimde yarışacak. Mevcut Cumhurbaşkanı ve Ulusal Birlik Partisi (UBP) üyesi Ersin Tatar, ana muhalefetteki Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman gibi diğer adaylar da seçime katılmak için başvurularını yaptı ve kabul edildi. Seçim yasalarına göre, ilk turda yüzde 50+1 oy alan aday doğrudan Cumhurbaşkanı olacak. Eğer bu oy oranı sağlanamazsa, en çok oyu alan iki aday yedi gün içinde ikinci turda yarışacak.
Seçimlerin Anlamı ve Adayların Görüşleri
KKTC'de cumhurbaşkanlığı, her beş yılda bir halk tarafından seçiliyor ve dönemsellik kısıtlaması bulunmuyor. Adayların Kıbrıs çözüm modelleri, bu seçimde önemli bir ayrım oluşturuyor. Mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, "iki devletli çözüm" modelini savunurken, diğer adaylar federasyon veya üç bölgeli konfederasyon gibi alternatif çözümleri dile getiriyor. İki devletli çözüm, adadaki Türk varlığının korunması ve KKTC'nin egemenliğinin sürdürülmesi açısından hayati öneme sahip. 1983 yılında ilan edilen KKTC, bu modelle Türkiye ile güçlü ilişkiler kurarak güvenlik, savunma ve ekonomik işbirliğini sürdürebiliyor.
Federasyon ve benzeri çözümler ise, egemenlik ve güvenlik kaybı riskini beraberinde getiriyor. Rum tarafı ve dış güçlerin adadaki askeri faaliyetleri bu durumu daha da tehlikeli hale getiriyor. Örneğin, İsrail'in Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne (GKRY) askeri ve siber yığınaklar yapması dikkat çekiyor. İkinci Barak MX hava savunma sistemi, Limasol Limanı üzerinden adaya ulaştırıldı ve stratejik üslerin korunması için hazırlandı. Bu bağlamda, federasyon veya benzeri çözüm önerileri, ABD ve İsrail'in Doğu Akdeniz'deki planlarına hizmet ediyor.
Seçimlerin Bölgesel Etkisi
KKTC'deki bu seçim, yalnızca bir demokrasi etkinliği değil, aynı zamanda bölge ve Ankara açısından kritik bir "karar seçimi" niteliği taşıyor. Ada, ABD, İsrail ve Yunanistan'ın askeri varlık alanı haline gelmiş durumda. Doğu Akdeniz'deki stratejik konumu, Türkiye'nin güney sınırları ve deniz yolları açısından büyük önem taşıyor. KKTC'nin varlığı, Türkiye'nin bölgedeki askeri ve stratejik etkinliğini sürdürmesine olanak tanıyor. Ada çevresindeki doğal gaz ve petrol rezervlerinin kontrolü, Türkiye'nin enerji ve lojistik güvenliği açısından belirleyici bir faktör oluşturuyor.
Büyükelçi Yusuf'un Görüşleri
KKTC Gezici Büyükelçisi Hüseyin Macit Yusuf, seçimlerin önemini "iki devletten yana olanlar ile federasyon isteyenler arasında bir ölüm kalım meselesidir." sözleriyle vurguladı. Yusuf, seçimlerin yalnızca ekonomik veya sosyal sorunlarla sınırlı olmadığını, devletin bekası ve egemenliğinin korunmasıyla doğrudan ilişkili olduğunu belirtti. Ayrıca, federasyon talebinin güvenlik boyutuna da dikkat çekerek, "Federasyon demek, sıfır asker demektir; Kıbrıs Türkü'nün güvenliğini kim sağlayacak?" şeklinde bir soru yöneltti.
Yusuf, Rum tarafının adada politika oyunları oynadığını vurguladı. Örneğin, Tufan Erhürman ve federasyon yanlılarının, Türkiye'den gelen KKTC vatandaşlarına "Hepiniz AB vatandaşı olacaksınız." gibi gerçek dışı vaatlerde bulunduğunu ifade etti. Yusuf, Rum lider Nikos Hristodulidis'in, adanın demografik yapısının Türkiye'den gelenlerle zenginleşmesini istemediğini belirterek, KKTC vatandaşlarının geri gönderilmesi için çaba harcadığını açıkladı.
Güvenlik ve Silahlanma
Rum kesiminin son dönemlerde silahlanma faaliyetlerini artırdığına dikkat çeken Yusuf, "Rum tarafı kısa süre önce Barak MX hava savunma sistemi aldı. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere adanın üç garantörüdür. Türkiye, 86 milyonluk bir güçle en büyük garantördür." dedi. Rum tarafının bu silahları, Kıbrıs Türkleri ve Türkiye'ye karşı aldığını belirten Yusuf, "Karşımızda bize hiçbir hakkımızı vermek istemeyen bir düşman vardır." şeklinde konuştu.
Seçimlerin sonucu, sadece KKTC'nin geleceği açısından değil, aynı zamanda bölgedeki stratejik dengeler açısından da büyük önem taşıyor. KKTC halkının, devletinin yanında durarak egemenliğini koruma bilinciyle sandığa gitmesi bekleniyor. Bu seçimdeki tercihler, Kıbrıs Türk halkının gelecekteki varlığı ve uluslararası alandaki tanınması açısından belirleyici olacak.