Kıbrıs meselesi, uzun yıllardır belirsizlik ve tutarsızlıklarla dolu bir gündem maddesi olmuştur. Özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Milli Güvenlik Kurulu’nun "iki devletli çözüm" kararları açık bir şekilde ortada iken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhuriyet Meclisi’nin de bu doğrultuda irade koyması dikkat çekicidir. Ancak, KKTC Cumhurbaşkanı’nın Rum lider ile yaptığı son görüşmede federasyon zeminini çağrıştıran bir dil kullanması, bu durumu bir ikilem haline getiriyor. Bu durum, devlet politikası mı yoksa kişisel bir yol haritası mı olduğu sorusunu gündeme getiriyor.
Türkiye’nin Bakışı
Türkiye Cumhuriyeti açısından Kıbrıs meselesi nettir. "Federasyon defteri kapanmıştır" ifadesi, sadece bir temenni değil, aynı zamanda Milli Güvenlik Kurulu kararları ve Meclis iradesiyle belgelenmiş bir devlet politikasıdır. KKTC Cumhuriyet Meclisi de iki devletli çözümü esas alan kararlar alarak, egemen eşitliği temel alan yeni bir yol haritası belirlemiştir. Ancak, KKTC Cumhurbaşkanlığı makamından gelen BM parametreleri ve siyasi eşitlik gibi kavramlar üzerinden federasyon çağrıştıran mesajlar, sıradan bir diplomatik temas olarak değerlendirilemez.
Kelime Seçiminin Önemi
Kıbrıs meselesinde her kelimenin belirli bir anlamı ve uluslararası literatürde yönlendirdiği bir yol vardır. "Siyasi eşitlik" terimi, BM belgelerinde egemen eşitlikten ziyade, iki toplumlu ve iki bölgeli federal çözümün temel unsurlarını tanımlamaktadır. Bu çerçeve, geçmişte Rum tarafının Türk tarafını azınlık konumuna itmek için kullandığı bir yapı olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda, muhalefet lideri Tufan Erhürman’ın federasyonu savunan bir siyasetçi olarak seçilmesi, halkın bu tercihle federasyon için irade ortaya koyduğu anlamına gelmez.
Demokrasi ve Anayasal Sınırlar
Demokrasi, sadece sandıktan ibaret değildir; aynı zamanda anayasal sınırlar, Meclis kararları ve devletin süreklilik arz eden stratejik politikalarıyla anlam kazanır. KKTC’de Cumhurbaşkanlığı seçimi, bir anayasa referandumu değildir. Halk, iki devlet politikasını iptal eden bir oylama yapmamış ya da egemen eşitlik tezinden vazgeçtiğini beyan etmemiştir. Cumhurbaşkanı, devleti yeniden tanımlamak yerine mevcut devlet politikasını temsil etmekle yükümlü bir makamdır.
Uluslararası İlişkiler ve Çelişkiler
Türkiye’nin TBMM ve Milli Güvenlik Kurulu tarafından alınan Kıbrıs’a dair kararlar, hükümetlerin ya da kişilerin tercihlerinden bağımsız olarak devletin güvenlik ve dış politika doktrinini yansıtmaktadır. Dolayısıyla, "Erhürman seçildi, federasyon meşrudur" söylemi, ilk bakışta demokratik gibi görünse de aslında demokratik bir temele oturmamaktadır. Seçilmiş bir makam, Meclis iradesini ve devletin stratejik kararlarını yok sayamaz. KKTC’de alınan oyların önemli bir kısmı, mevcut iktidara karşı bir tepki olarak yansımıştır.
Devlet Politikası ve Gelecek
Kıbrıs Türk halkı, federasyon masalarında yıllarını kaybetmiş, Annan Planı’nda iyi niyet göstermiş ancak karşılığını alamamıştır. Bugün egemen eşitlik temelinde yeni bir siyaset inşa edilmeye çalışılırken, bu zeminin içeriden aşındırılması kabul edilemez. Bu durum bir ikilem olduğu kadar bir tercihtir. Kıbrıs Türk tarafı ya tutarlı ve net bir iki devlet politikasını savunacak ya da federasyon hayaletini yeniden dirilterek Rum tarafının yıllardır değişmeyen tezlerine destek verecektir. Tarih, belirsizliklerden ziyade net olanları yazar ve Kıbrıs meselesinde netlik artık bir tercih değil, zorunluluk haline gelmiştir.