Artan İsrail Etkisi ve Türkiye'nin Güvenlik Endişeleri
Son dönemde, birçok haber kuruluşu ve uzman, Türkiye'nin güvenliği açısından stratejik bir öneme sahip olan Kıbrıs'taki artan İsrail etkisinden endişe duymaktadır. Özellikle, Doğu Akdeniz'de, Güney Kıbrıs Rum Kesimi sınırları içinde genişleyen İsrail varlığı, sadece Türkiye değil, aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Suriye'nin ulusal güvenliği açısından da ciddi bir tehdit unsuru olarak değerlendirilmektedir.
Askeri Genişlemenin Zamanlaması ve Stratejik Sonuçları
Polemik Haber'in 11 Ağustos 2025'te yayınladığı bir makaleye göre, İsrail'in bölgedeki askeri varlığının genişlemesi, Suriye'deki Esad rejiminin zayıfladığı Aralık 2024'te başlamıştır. Bu durum, Türkiye'nin bölgedeki stratejik nüfuzunu önemli ölçüde etkilemiş ve gelecekteki gerginliklere zemin hazırlamıştır. İsrail, hava savunma sistemlerini Güney Kıbrıs topraklarına konuşlandırarak, özellikle Barak MX karadan havaya füze sistemleri ile KKTC'nin tamamını, Suriye kıyılarını ve Türkiye'nin güney kesimlerini kapsayan bir tehdit oluşturmuştur. Bu sistemlerin menzilinin genişlemesi, Türkiye'nin İskenderun'daki deniz üssüne yakın bir tehdit unsuru haline gelmiştir.
Kıbrıs Sorunu ve Tarihsel Arka Plan
İsrail'in Kıbrıs'taki askeri varlığının artması, Kıbrıs sorununu daha da karmaşık hale getirebilir. Bu sorun, 1960'larda Kıbrıslı Rumlar ve Türkler arasında yönetim paylaşımına dayanan anlaşmazlıklarla başlamıştır. 1963'te patlak veren toplumlararası şiddet ve 1974'teki Türkiye'nin askeri müdahalesi sonrasında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiş ancak uluslararası alanda sadece Türkiye tarafından tanınmıştır. Son yıllarda gündemden düşmüş olan Kıbrıs sorunu, artan askeri yığınak ve Türkiye-İsrail gerginliği ile yeniden alevlenme riski taşımaktadır.
Bölgesel İstikrarsızlık ve Suriye Üzerindeki Etkileri
İsrail'in bölgedeki nüfuzunun artması, Suriye'nin mevcut siyasi krizini daha da derinleştirebilir. Türkiye'nin stratejik odağını KKTC'ye kaydırması, diğer cephelerdeki konumunu zayıflatabilir ve bu durum Şam için ciddi bir tehdit oluşturabilir. Bu bağlamda, Tel Aviv'in el-Şara hükümetine yönelik baskıları artırması veya askeri müdahalelerde bulunması muhtemel senaryolar arasında yer almaktadır.
Türkiye'nin Cevap Stratejisi ve Uluslararası Tepkiler
Bu gelişmeler ışığında, askeri analistler, Ankara'nın Doğu Akdeniz'deki İsrail askeri altyapısını dikkatle takip etmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası mekanizmalar aracılığıyla Güney Kıbrıs Yönetimi'ne yönelik koordineli bir diplomatik müdahalenin gerekliliği ön plana çıkmaktadır. Türkiye, mevcut durumu ulusal güvenlik için bir tehdit olarak değerlendirip, bu duruma karşı sert ekonomik ve askeri önlemler alacağını belirtmelidir.
Sonuç: Yeni Bir Stratejik Cephe
Sonuç olarak, İsrail'in Doğu Akdeniz'de ve özellikle Kıbrıs'taki askeri varlığının artışı, bölgesel güç dengesini değiştirmeyi hedeflemektedir. Bu durum, Türkiye, KKTC ve Suriye için doğrudan bir tehdit oluşturmakta ve bölgedeki istikrarı tehlikeye atmaktadır. 18-19 Temmuz tarihlerinde düzenlenen “Doğu Akdeniz-Karadeniz Konferansı 2025” ise, İsrail'in Batı'nın emperyalist ekseninin bir parçası olarak bölgedeki konumunu pekiştirdiğini ortaya koymuştur. Bu gelişmeler, bölgedeki jeopolitik dinamikleri yeniden şekillendirme potansiyeline sahiptir.