49,3178 %0
5.782,42 % 0,02
3.644.620 %-5.93
Ara
kibrisemlakhaber Gündem Halkın Tercihi ve Kıbrıs'ta Yeni Dönem

Halkın Tercihi ve Kıbrıs'ta Yeni Dönem

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde gerçekleştirilen son cumhurbaşkanlığı seçimi, sadece yeni bir liderin seçilmesini değil, adanın geleceğine dair önemli bir yön tayinini de beraberinde getirmiştir. Cumhuriyetçi Türk Partisi lideri Tufan Erhürman'ın seçim zaferi, hem iç siyasetteki dengeleri hem de Ankara ile Lefkoşa arasındaki ilişkileri yeniden şekillendirmiştir. Ancak seçim sonuçlarının yüzeysel bir şekilde "iki devlet siyasetinden uzaklaşma" ya da "federal çözüm isteği" olarak yorumlanması yanıltıcı olabilir. Elde edilen veriler, Kıbrıs Türk halkının yüzde 75'inin, 5. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın savunduğu iki devletli çözümü desteklediğini göstermektedir. Bu durum, halkın iki devletli çözümden vazgeçmediğini, yalnızca yönetim anlayışında bir değişim talep ettiğini ortaya koymaktadır.

Tatar’ın seçim kaybı da bu bağlamda önemli bir anlam taşımaktadır. Halk, Tatar'ın temsil ettiği siyasete değil, bu siyasetin uygulamasındaki eksikliklere tepki vermiştir. Tatar, Türkiye'nin güçlü destekle arkasında durmasına rağmen, ülkenin ekonomik sıkıntıları, yolsuzluk iddiaları ve hükümetin istikrarsız yapısı nedeniyle halk nezdinde ciddi bir güven kaybı yaşamıştır. Bu durum, seçmenler tarafından iktidar değişiminin bir uyarı verme fırsatı olarak değerlendirilmiştir. Dolayısıyla, bu seçim, iki devletli siyasetin değil, mevcut koalisyon hükümetinin yönetim tarzının sorgulandığı bir referandum niteliği kazanmıştır.

Erhürman'ın seçilmesini sağlayan dinamikler de dikkatle incelenmelidir. Cumhurbaşkanı Erhürman, kampanyasında "federal çözüm" ifadesini yumuşatarak, "iki toplumlu, iki kesimli, siyasi eşitliğe dayalı ortaklık" vizyonunu öne çıkarmıştır. Bu yaklaşım, uluslararası camianın beklentilerini karşılamakla birlikte, Kıbrıs Türk halkının egemenlik duyarlılıklarını da gözeten bir denge oluşturmuştur. Erhürman'ın genç, teknokratik ve yolsuzluk karşıtı imajı, ekonomik sorunlarla mücadele eden halkta bir "yenilenme umudu" yaratmıştır. Ancak seçim sonrası tablo, Kıbrıs sorununun otomatik olarak federal çözüme dönüşeceği anlamına gelmemektedir. Türkiye, bu konuda belirli bir stratejik kırmızı çizgi çizmiştir. Türkiye’nin tezleri net bir şekilde; egemen eşitlik, iki devletli çözüm ve garantörlük konularında taviz verilmemesi yönündedir.

Öte yandan, Erhürman’ın cumhurbaşkanı seçilmesi, Türkiye'nin diplomatik manevra alanını genişletme imkanı sunmaktadır. Ankara, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerini yeniden gözden geçirdiği bu dönemde, Kıbrıs'ta "diyaloga açık ama ilkelerinden taviz vermeyen" bir profil çizerek Batı ile gerilimi azaltmayı hedefleyebilir. Bu durum, Erhürman'ın müzakerelerde daha aktif bir rol almasına zemin hazırlayabilir. Bazı yorumcular, Türkiye'nin Tatar'ı desteklerken aslında Erhürman'ın seçilmesini kolaylaştırdığını iddia etmektedir. Bu konudaki kanıtlar, seçim propagandasının son döneminde Tatar'ı izleyen Türkiye'den gelen ekibin beklenen performansı gösterememesi ve yanlış stratejilerle hareket etmesi gibi unsurlarla desteklenmektedir.

Türkiye, Kıbrıs konusunu, bölgesel gelişmeler -özellikle Doğu Akdeniz enerji diplomasisi, Avrupa Birliği'nin SAFE savunma projesi ve Amerika Birleşik Devletleri ile normalleşme süreci- ışığında bir koz olarak kullanmayı hedeflemektedir. Erhürman'ın varlığı, bu bağlamda Kıbrıs dosyasının diplomatik değerini artırma amacı taşımaktadır. Ancak, Türkiye’nin milli dava olarak gördüğü Kıbrıs konusunu başka hedeflere ulaşmak için pazarlık konusu yapmaması gerektiği ilkesi yine gündeme gelmiştir. Erhürman'ın göreve gelmesi, Türkiye açısından bazı riskleri de beraberinde getirmektedir. Erhürman’ın, "egemen eşitlik" yerine "siyasi eşitlik" kavramını ön plana çıkarması, Türkiye'nin iki devlet stratejisiyle çelişen bir durumdur. Egemen eşitlik, iki bağımsız devletin tanınmasını ifade ederken, siyasi eşitlik kavramı, ortak bir federatif yapının eşit paydaşlığını belirtmektedir. Türkiye’nin stratejik vizyonu, artık geri dönüşsüz biçimde iki devlet modeline oturmuşken, Erhürman’ın söylemi bu çerçevenin sınırında kalmaktadır. Bu nedenle, Ankara Erhürman yönetimiyle ilişkilerinde dikkatli olmalı ve yönlendirici bir tutum sergilemelidir. Ancak, Erhürman'ın "Türkiye ile istişare etmeden adım atmam" ifadesi, onun kontrol dışı bir siyaset izlemesinin olası olmadığını göstermektedir. Ankara'nın Erhürman yönetimiyle ilişkilerindeki görüş ayrılıkları olabileceği gibi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin gelişimi, güvenliği ve Türk varlığının kalıcılığı gibi temel eksenler her koşulda korunacaktır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *