Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın Girişimi
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, İzmir'de 28 yaşındaki Ceyda Yüksel'in ölümüne ilişkin davada, Yargıtay tarafından onaylanan "haksız tahrik indirimi" kararına karşı itirazda bulundu. Bakanlık, özellikle kadın cinayetleri ve şiddeti konusundaki hassasiyetini bir kez daha ortaya koyarak, adaletin yerini bulması amacıyla hukuki sürece müdahil oldu.
Olayın Arka Planı ve Yargı Süreci
Ceyda Yüksel, 20 Ağustos 2020 tarihinde, Serkan Dindar tarafından öldürülmüştü. İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, Dindar’a yönelik "haksız tahrik" uygulamasıyla ceza indirimi yapılması, kamuoyunda büyük bir infiale yol açtı. Yargıtay, cinsel ilişkiyi reddetmeyi haksız tahrik sebebi olarak değerlendirerek, cinayet sanığına ceza indirimine onay vermişti. Bu durum, kadın cinayetlerine yönelik yargı uygulamalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu.
Bakanlık Tarafından Yapılan İtiraz
Bakanlık, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından benzer gerekçelerle kararın bozulması talep edilen durumu da göz önünde bulundurarak, Yargıtay'ın ilgili dairesine itirazda bulundu. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi çerçevesinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi kapsamında, dosyanın Ceza Genel Kurulu'na gönderilmesi için başvurdu. Bu adım, cinayet davalarında "haksız tahrik" gibi indirim gerekçelerinin sorgulanması ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması yönündeki çabaları destekliyor.
Kamuoyunda Oluşan Tepkiler ve Beklentiler
Ceyda Yüksel'in davası, Türkiye'de kadın cinayetleri ve toplumsal cinsiyet şiddeti konularında geniş bir tartışma başlattı. Pek çok sivil toplum kuruluşu, bu tür indirimlerin kadınları korumak yerine daha fazla mağduriyete sebep olduğunu savunuyor. Bakanlığın itirazı, kadınların haklarının korunması yönündeki beklentilerin artmasını sağlarken, aynı zamanda adalet sisteminin bu tür davalarda daha dikkatli ve duyarlı olmasını talep ediyor.
Bu süreç, Türkiye'de hukukun üstünlüğü ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması adına atılan önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Bakanlık yetkilileri, Ceyda Yüksel'in davasının sadece bir bireysel olay olmadığını, aynı zamanda kadınların yaşam hakkı ve güvenliği açısından kritik bir durumu temsil ettiğini vurguluyor.